Size dün tanıştığım bir dededen bahsedeceğim bu akşam.
Dünyalar tatlısı, tonton mu tonton bir dede.
Yaşı 70lerde. Kendi de bilmiyor tam olarak küsüratını. "Yaş 70 olmuş kızım küsüratı mı kalmış" diyor gülümseyerek. Ama gözlerinden öyle belli ki bunları söylerken içinde duyduğu derin hüzün. "Hadi gel dede, seni 20 yaşına geri götüreyim" diye elimi uzatsam tutuverecek. Öyle bir özlem gördüm gözlerinde tontişin.
Uzun zaman olmuş eşini kaybedeli. Çocukları da uğramıyormuş artık. "Onlar beni aramaz sormazlar" diyor hem dertli hem kızgın hem üzgün. Bir oğlu bir kızı varmış. Neden aramıyor sormuyorlar acaba? Daha sormak istiyorum ama kestirip atıyor. Soramıyorum.
Şimdilerde dolanıp duruyormuş. Öyle diyor.
Arada camiiye gidiyor, bazen sahile inip bir kaç tur atıp eve dönüyor. Her gün her gün de çıkamazmış ki. Kalbi varmış, tansiyonu varmış ne meret ararsan varmış.
Sonra beni en derinden etkileyen kısma geliyoruz.
"E sıkılmıyor musun dede akşamları filan? Ne yapıyorsun?" diyorum. Öyle güzel öyle içten anlatıyor ki.
"Sıkılmam mı güzel kızım, sıkılıyorum tabii" diyor. Televizyon izliyormuş. Televizyonla ne kadar oyalanabilir ki insan?
"Her akşam telefonla konuşuyorum bir de" diyor.
"Telefon rehberimi açıyorum. Hangi harfte kaldıysam ordan devam ederek arıyorum numaraları." diyor.
Nasıl yani diye soruyorum kendi kendime. Ciddi mi? Şaka mı yapıyor? Dalga mı geçiyor? Ne oluyor anlamıyorum. "Nasıl yani?" diyorum.
"Basbayağı" diyor.
"Ben sizin gibi mesajdan müsajdan anlamam. Gözüm de görmez. Alırım ev telefonumu, tek tek çeviririm numaraları. O gece kime piyango vurursa onunla konuşurum." diyerek gülüyor. Yine hüzünlü bir gülüş.
Canım benim... Hani dedelerimizin, anneannelerimizin evinde hala durur ya o telefon rehberleri. Hala onlardan arar bulurlar numaraları. İşte o dedelerden bu dede de.
"Bir ses duymak istiyor insan. Biriyle konuşmak istiyor, derdini anlatmak istiyor." diyor.
Donuyorum. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Boğazıma düğümleniyor cümleler.
Öyle içten, öyle masum, öyle naif dile getiriyor ki yaşadığı yalnızlığı.
Hiçbirşey söyleyemiyorum. Öyle kalıyorum. Donuk bir gülümsemeyle karşılık veriyorum yalnızca.
Evlenmek istiyormuş yeniden. "İnşallah" diyorum.
Canım benim... İnşallah bir an önce evlenir. İnşallah muhtaç olduğu ses evini doldurur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder